18 Şubat 2013 Pazartesi

Jerry ve Tom

 Geçen hafta ''Yastık Adam''a gittikten sonra tiyatroya doyamadım ve bu hafta da Stüdyo Sahne'de oynanan ''Jerry ve Tom''a bilet aldım. Geçen sefer yaptığım gibi bir ön araştırma yapmanın oyundan kopmama sebep olduğunu düşündüğüm için bu sefer tamamen oyuna teslim halde salondaki yerime oturdum. Buraya salon demek yanlış olur sanırım burası daha çok çalan hoş müzikleriyle, kırmızı ağırlıklı ışıklandırmalarıyla, alışkın olduğumuz tiyatro koltuklarının yerine 360 derece dönebilen bar sandalyeleriyle ve benim oturduğum yerin tam önünde olan striptiz borusuyla iç gıcıklayıcı bir barı daha çok andırıyordu.

 Klasik tiyatro konseptinin dışına çıkmış bir oyun izlemek istiyorsanız ''Jerry ve Tom'' tam da bunun için uygun olan bir oyun. Dört bir tarafınız değişik dekorlarla kaplı, dört tarafta sahne olarak kullanılıyor ve değişen sahnelere göre sandalyenizin konumunu değiştiriyorsunuz (Bu olay bazen can sıkıcı raddelere gelebiliyor. Çünkü sahne olarak kullanılacak dokuz ayrı dekor var, sahne geçişlerinde insan nereye döneceğini şaşırıyor ve o bar sandalyeleri üzerinde fır dönüyorsunuz.). Yüksek bir sahnesi olmadığından oyuncularla olan irtibatınız hiçbir şekilde kopmuyor ve daha samimi bir ortam oluşuyor.

 Oyunun yazarı Rick Cleveland, yönetmeni ''Yastık Adam''ın da yönetmeni olan İlham Yazar, konusu ise iki kiralık katilin yaşamları. Konu bu olunca insan aynen ''Yastık Adam'' da olduğu gibi gerilimli ve bol kanlı  bir oyun bekliyor. İlk sahnede Jerry'nin elindeki kocaman silahı görünce ''Eğer bu silah aniden patlarsa ben burada bayılıveririm!'' gibi düşünceler beyninizde dönmeye başlıyor. Ama gerilimli olmaktan ziyade eğlenceli bir oyun, ben birçok sahnede kendimi tutamayıp kahkahayı patlatıverdim (Özellikle Ünsal Coşar'ın Elvis kıyafetleri içinde olduğu ''sinema' sahnesinde ve Özgür Öztürk'ün elektrikli testere ile dansında ). Bu kadar silahın kullanıldığı bir oyunda elbette o silah bir kere patlıyor ve orada bütün salon olarak zıplıyorsunuz ama bunun nerede olduğunu söyleyip tabii ki işin heyecanını kaçırmayacağım.



 Oyundan geldikten sonra Ekşi'de birazcık oyunla ilgili yorumları okudum, genel itibariyle oyunun sahnelenme şekli ve müzikleri büyük beğeni kazanmış. Oyuncular Cüneyt Mete ve Ünsal Coşar hakkında güzel yorumlar yapılmışken, Jerry rolündeki Özgür Öztürk oyunculuğu biraz abartı bulunmuş. Bana kalırsa bütün oyunculuklar muhteşemdi ve Özgür Öztürk'ün rolu abartıyı gayet kaldıran bir roldü. Ben büyük bir zevkle izledim hepsini.

 Tek perdelik ve bir buçuk saatlik bir oyun Jerry ve Tom, eğer sizlerde değişik bir deneyim yaşamak istiyorsanız Stüdyo Sahne'deki gösterim takvimine göre çok vaktiniz kalmamış, sadece üç gösterim kaldığını gösteriyor takvim bundan dolayı elinizi çabuk tutmanızı öneririm.

 İyi seyirler efendim.

 *Ayrıca sizin için oyunda çalan ve yüksek beğeni kazanan şarkıların bir listesini yaptım, dinleyin siz de beğenin efendim: http://fizy.com/u/birgaripinsankisisi/Jerry+ve+Tom


14 Şubat 2013 Perşembe

Yastık Adam

 Uzun zamandır tiyatroya gitmiyordum, yaklaşık bir yıldır sürekli ortalıkta bir ''tiyatroya gideyim'' lafı dolanıyordu fakat yoğun hayatımdan(!) kopup bir türlü tiyatroya gidememiştim. Tatil için Ankara'ya gelmek bir yıldır gerçekleştiremediğim bu planımı yerine getirmek için büyük bir fırsat oldu bana.

 Dün İrfan Şahin Sahnesi'nde sergilenen ''Yastık Adam'' oyununa gittim. Gitmeden önce yaptığım küçük araştırmalarla oyunda ne ile karşılaşacağımı aşağı yukarı tahmin ediyordum. Sahnede gözleri bağlı ve ayakları çıplak olarak bekleyen Katurian rolündeki Murat Çidamlı, dekor olan ekranlarda akan ''çığlık, kan vb.'' dehşet verici yazılar ve çalan müzikler hemen oyunun gergin havasına kapılmanıza ve daha oyun başlamadan oyunun içine girmenizi sağlıyor.

 Oyunun yazarı Martin Mcdonagh değişik ve sıradışı bir metin yazmış, zaten bu metniyle de 2004 yılında En İyi Yeni Oyun ödülüne layık görülmüş. Oyunun yönetmeni İlham Yazar ise bu güzel metni en iyi şekilde sahneye koymuş. Oyun bana ''Tarantino'' filmlerini ve Poe'nun öykülerini anımsattı. Tarantino ve Poe hayranı biri olarak oyunu gayet beğendim, özellikle de başkahramanın bir yazar olması ve yazdığı bazı öykülerini bir ''masalcı dede'' edasıyla anlatma kısmını. Oyunculuklar hakkında yorum yapmak bana düşmez, zaten Ariel rolündeki Tolga Tekin ''Baykal Saran Ödülü''ne, Katurian rolündeki Murat Çidamlı da ''2.Sadrı Alışık Anadolu Tiyatro Ödülleri''nde En Başarılı Erkek Sanatçı ödülüne layık görülerek ne kadar iyi oyuncular olduklarını tescillemişler. Oyunun hikayesi kısmına pek girmek istemiyorum, eğer merak edenler varsa bu güzel oyunu, çok beklentiye girmeden, gidip yerinde izlemelerini tavsiye ederim. Bence eğer Ankara'daysanız, 13 yaşından büyükseniz ve 2 saat 15 dakika boş zamanınız varsa ''Yastık Adam''a gitmek iyi bir fikir olabilir.



 İyi seyirler efendim.

 Ve söylemeden geçemeyeceğim: Oyuna adını veren ''Yastık Adam''  öyküsünü,''Yeşil Küçük Domuzcuk'' ve Fareli Köyün Kavalcısı masalına gönderme yaptığını söylediği ve oradaki kavalcının aslında çocukların peşinde olduğunu iddia ettiği ''Nehrin Kıyısındaki Kasaba'' öyküsünü çok beğendim, oyuna gidemeyecekseniz bile oyunda geçen öyküleri okumanızı şiddetle tavsiye ederim.

10 Şubat 2013 Pazar

Bitmesin

 Bu ara öyle güzel albümler çıktı ki hangisinden anlatmaya başlasam hiç bilemiyorum. Bu albümlerin arasında bir tanesi var ki daha piyasaya çıkmadı ama tüyo amaçlı youtube'a çıkış şarkısı yüklendi. Bu çıkış parçasından da anlaşıldığı üzere muhteşem bir albüm bizi bekliyor.

 Ankaralılar ''Ela''yı, Ankara'nın sevilen gruplarından olan ''Fresh!''in  vokali olarak tanıyor. Her cumartesi gecesi Passage'da güzel sesiyle sevenlerinin kulaklarının pasını silen Ela, bu albümüyle herkesi etkilemeye geliyor. Biz Ankaralılar Ela'yı tanıyoruz, şimdi sıra bütün Türkiye'de. Çıkmasını heyecanla beklediğim Ela'nın ''Bitmesin'' adlı ilk albümü, Dokuzsekiz Müzik Yapım'dan bu hafta çıkacak.

 Sizi söz ve müziği Ela'ya ve Özgün Aksüyek'e ait olan çıkış şarkısı ''İnkâra Meyilli'' ile baş başa bırakayım, iyi dinlemeler efendim.