25 Eylül 2015 Cuma

Giz ve Güvercinler



 Gözlerini açtığında hava daha yeni yeni aydınlanıyordu. Bir şeyler ararcasına yatağın içinde bir süre debelendikten sonra eski model telefonunu buldu ve saate baktı, saat daha 6.38'di. Bu saatte uyanmayalı en az on yıl olmuştu, lise yıllarında okula gitmesi için annesi saat 6.00'da uyandırır zorla kahvaltı ettirirdi, bu saatte uyanmak hiç adeti değildi. Saat 4.00'de uyumuştu, arkadaşlarla internette muhabbet, saatlerini ayırdığı online oyunlar ve biraz cinsel sitelerde kendini tatminden sonra yatağına girmişti. Daha uyuyalı iki buçuk saat ha olmuş ha olmamışken bu kadar dinç uyanmasına kendi bile şaşırmıştı. Alarmının çalması için en az üç saat vardı ve kalan saatlerini uyuyarak değerlendirmek istiyordu. Yatağın içinde bir sağa döndü, bir sola ama bir türlü uyuyamadı. Kalkıp olan uykusunu da dağıtmak istemedi, onun için telefonuna gelen eski mesajları tekrar okuyup, çok eskileri silmeye başladı. Silinecek çok mesaj olmasından sıkılmış olacak ki bir süre sonra gözleri istemsizce kapanıverdi.

 Tam derin bir uykunun kucağındaydı ki bir sesle irkildi. Bulanık bilinciyle rahatsız edici bu sesin nereden geldiğini anlamaya çalıştı. Ses balkondan geliyordu, anlaşılan bir grup güvercin eğlenmek için onun balkonunu seçmişlerdi. Yalpalayarak ayağa kalktı, kıçının arasına sıkışmış olan kırmızı baksırını düzeltti ve balkona çıkarak güvercinleri kovaladı. Karşıdaki kız yurduna baktı, bütün perdeler sıkı sıkıya kapalıydı. İçeride iç çamaşırlarıyla sere serpe yatan kızları düşündü. Binalar o kadar yakındı ki eğilse bir tanesinin yanağına bir öpücük kondurabilirdi adeta. Pek de seksi olmayan vücuduna baktı, tiksindi. Bu saçma düşünceleri aklından kovmak istercesine derin bir nefes aldı ve içeriye girdi. Artık uyuması gerekiyordu, alarmın çalmasına bir buçuk saat kalmıştı ve bir saat uyku için canını bile verecek kadar seviyordu uyumayı. Yatağa girdi yeniden gözlerini kapatmasıyla güvercinlerin içten, boğuk ve rahatsız edici ötüşleri beynini kemirmeye başladı. Artık sinirlenmeye başlamıştı, bu kahrolası güvercinler milyarların yaşadığı bu koca şehirde ne halt yemeye onun balkonunu bulmuşlardı. İlkinden daha hızlı bir şekilde yataktan çıktı ve pencereye üç kez sertçe vurdu, balkonda küçük bir parti veriyora benzeyen beş güvercin panikle duvarlara çarparak kaçışmaya başladılar. Üçü kız yurdunun çatısına, ikisi de çaprazdaki binanın en üst katının penceresine konmuştu. Onlara kin dolu baktı, onlarda gözlerini ondan ayırmadan sanki ona karşı aynı kini duyuyor gibi baktılar.

 Yatağa tekrar yattığında yorganı kafasına kadar çekti, çocukça bir masumiyetle bunun onu güvercinlerin seslerinden koruyacağını düşündü. Kulaklarında hala güvercin ötüşleri çınlıyordu. Gözlerini kapattı ve başka şeyler düşünmeye çalıştı, iş yerinde en beğendiği kızın iki yıl önce giydiği derin göğüs dekolteli siyah dar elbiseler içinde düşündü, ne zaman kafasını dağıtmak istese- kötü düşünceleri kovmaya çalışsa - bu manzarayı düşünürdü, her seferinde de işe yarardı. Ama bu sefer yaramadı. Kız birden boğuk sesler çıkartan bir güvercine dönüştü ve her şey başa döndü. Aklına bir fikir gelmiş gibi yataktan fırladı ve çekmeceli dolabın ikinci çekmecesini açıp karıştırmaya başladı. İçinden küçük beyaz-yeşil bir ilaç kutusu çıkardı ve içinden bir tane ilaç aldı. Bu ilaçları birkaç ay önce babasının ölümünden sonraki uyuyamama problemi için doktoru vermişti. ''Çok ağır bi' ilaç değil, uykusuzluk çektiğinde iç hemen sinirlerini yatıştırır uyursun.'' demişti, o dönem çok yardımcı olmuştu, şimdi de olmalıydı. İlacı içti ve kafasını yastığa koydu, şimdiye kadar sadece zor zamanlarında aklına gelen Tanrısına, kafasındaki sesleri susturması için dua etmeye başladı.